17.yüzyıl Osmanlı İstanbul’u, sadece tarihî sarayları, camileri ve Boğaz manzaralarıyla değil, aynı zamanda bilim ve keşif tutkusu ile de dikkat çekiyordu. Bu dönemde doğan en ilginç hikâyelerden biri, Hezarfen Ahmed Çelebi’nin Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçtuğu efsanesidir.
Hezarfen Ahmed Çelebi Kimdir?

Hezarfen Ahmed Çelebi, İstanbul’da yetişmiş bir mucit ve deneyci olarak tarihe geçmiştir. “Hezarfen” unvanı, Farsça kökenli olup “bin fen bilen” anlamına gelir; yani “çok yönlü bir bilim insanı” olarak tanımlanabilir. Ahmed Çelebi, özellikle aerodinamik ve uçuş denemeleri üzerine çalışmalar yapmıştır.
Galata Kulesi’nden Uçuş
Efsaneye göre, 17. yüzyılda Hezarfen Ahmed Çelebi, Galata Kulesi’nin tepesine çıkarak kanat benzeri bir cihaz ile Üsküdar’a süzülmeyi başarmıştır. Bu uçuş, yaklaşık 3 kilometrelik bir mesafeyi kapsıyor ve İstanbul Boğazı’nın üzerinde gerçekleşiyordu.
Bu uçuş, sadece cesaret değil, aynı zamanda bilimsel merak ve mühendislik zekâsının bir göstergesi olarak kabul edilir. Hezarfen Ahmed Çelebi, bu başarısıyla tarihe geçerken, dönemin Osmanlı toplumu için de bir hayranlık ve şaşkınlık kaynağı olmuştur.
Tarihsel ve Kültürel Önemi
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin uçuşu, günümüzde bir efsane olarak anlatılsa da, Osmanlı biliminin ve teknolojik merakının simgesi hâline gelmiştir. Galata Kulesi’nden Üsküdar’a süzülmesi, İstanbul’un tarihine hem dramatik hem de ilham verici bir hikâye olarak kazınmıştır.
Bu olay, modern havacılığın temellerinden çok önce, insanın uçma hayalini gerçekleştirmeye yönelik çabaların bir örneği olarak değerlendirilir. İstanbul’un panoramik manzarası eşliğinde hayal edilen bu uçuş, tarih meraklıları ve turistler için hâlâ büyüleyici bir hikâye sunar.
Günümüzde Hezarfen Ahmed Çelebi
Bugün İstanbul’da Hezarfen Ahmed Çelebi’nin uçuşunu anan heykeller ve anıtlar bulunmaktadır. Galata Kulesi ise, hem tarihi dokusu hem de bu efsane ile İstanbul’un gökyüzüne yazılmış bir hikâyesi olarak ziyaretçilerini karşılamaktadır.
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçuş hikâyesi, cesaret, merak ve bilimsel düşüncenin bir simgesi olarak günümüze ulaşmıştır. Bu efsane, İstanbul’un tarihine sadece taşlarla değil, aynı zamanda insanın hayal gücü ve yenilik arzusuyla da kazınmıştır.
Bunları da Sevebilirsiniz;
- Rize Çayının Hikâyesi
- Gaziantep Zeugma Mozaiklerinin Dünya Rekoru
- Konya’daki Mevlana Türbesi’nin Yeşil Kubbesi